yönetmelik ve yönergeleri kaldıracaklarını söyledi. Arınç, “Biz, bu yasaklamaların, yönetmelik ve yönergelerle ortaya koyanların, bu yönetmelik ve yönergelerini büyük ölçüde ortadan kaldıracağız. Herkesin genel ahlaka aykırı olmama kaydıyla kıyafet serbestiyetini biz inşallah getirmiş olacağız. Bunu diğer siyasi partilerin desteklemesi halinde Türkiye’de kavgasız bir barış ortamı meydana gelebilir.” dedi.
Seçim bölgesi Bursa’da partisinin il başkanlığında basın toplantısı düzenleyen Arınç, demokratikleşme paketine yönelik çalışmaları değerlendirdi. Paketin açıklanmasından sonra farklı tepkilerin olacağına dikkat çeken Arınç, şunları söyledi: “Toplumda bazıları vardır ki; ‘Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmedi’ diyecek. ‘Torba boş çıktı diyecek’ Herkes bir şey söyleyecek. Aklıma Nasreddin Hoca geldi. Nasreddin Hoca torunuyla birlikte bir yere giderken bir merkep bulmuş, hoca önde torunu arkada. Karşıdan gelenler ‘yuh hoca, torunu almışsın, merkebin belini incitmişsin’ demiş. Bu kez ikisi de merkepten inip yürümeye başlamış, karşıdan gelenler bu kez ‘Siz yürüyorsunuz, merkep oynayıp zıplıyor’ demiş. Bu sefer Hoca merkebe binmiş, torunu yürümüş. Bu kez karşıdan gelenler ‘Bacak kadar çocuk yürüyor, koskoca adam binmiş merkebe’ demişler. Hoca son kez merkebe torununu bindirmiş, kendi yürümeye başlamış. Bu kez karşıdan gelenler ‘Bacak kadar çocuk merkebe binmiş, saçı ağırmış koskoca adam yürüyor’ demiş. Bir ihtimal var merkebi sırtlayıp götürmek. Ne yapalım, herkes bir şey söyleyecek torba değil ki büzesin. Açıklayacak, herkes fikrini düşüncesini ifade edecek. Biz bunu konuşuyoruz, ertesi gün kanun olmuyor ki. Meclis’e getireceğiz. Diyelim ki kanunu çıkardık, Cumhurbaşkanımızın imzasına çıkacak. Cumhurbaşkanımız imzalar, veto eder, sonra Anayasa Mahkemesi var, her şey var. Böylesine yasal süreç içerisinde ‘oldu bitti, bizden saklıyorlar, bizim hiçbir şeyden haberimiz yok’ diyorlar. Senin haberin yok, Türkiye’de herkesin haberi var. Herkes madde madde yazmaya bile başladı kardeşim. Senin bir fikrin varsa onu söylersin. Önemli bir iş yapıyoruz, Türkiye inşallah bundan fayda elde edecek. Demokratikleşme bir süreçtir, özgürlüklerin genişlemesi, alan bulması bir süreçtir. Bu süreci takip ediyoruz. Elimizdeki bir proje değil, bir sürecin içerisindeyiz. Proje böyle bir projedir; Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu bittiği zaman bitti dersiniz. Halbuki zamana şartlara, konjöktüre, gelişime göre, bu sürecin bizim 2023 vizyonumuzda yer aldığını herkes biliyor. 30 Eylül kongresinden önce ‘siyaset vizyonumuz’ diye 63 maddelik bir beyanname neşrettik. Bu siyasi partilerin anlı şanlı genel başkanları, grup başkan vekilleri o kitabı her yerde bulabilir, ne yapmak istediğimizi oradan öğrenebilir. Ne yapalım? Biz çalışmalarımıza devam ediyoruz.”
“HER İDDİANIN ARAŞTIRILMASINI İSTERİZ, PARTİ AYRIMI YAPMAYIZ”
Bir gazetecinin, Mudanya Belediyesi’ne yönelik düzenlenen operasyonu nasıl değerlendirdiğini sorduğu Bülent Arınç, iddiaların araştırılmasında parti ayrımı yapmayacaklarını dile getirdi. Arınç şunları kaydetti: “Mudanya’da belediye çalışanları ve dışarıdaki bazı kişilere yönelik operasyon oldu. Bundan herkesin memnun olması lazım. Bir soruşturma, bir iddia üzerine yapılıyorsa asıl olan soruşturmanın adaletli yapılmasıdır. Bizim ‘AK Partili belediye başkanımız’, CHP’li, MHP’li belediye başkanı ayrımı yapmayız bu konuda. Kimin hakkında ne iddialar var yasal süreçte araştırılmalı. Belediyelerin tüm işlemleri Sayıştay denetiminden de geçer. Zaman zaman da İçişleri Bakanlığı müfettişler göndermek suretiyle bu işlemleri inceler. Biz AK Partili belediye başkanlarımızın iyi çalıştıklarını, dürüst olduklarına inanırız, ama aksi bir iddia varsa işin üzerini örtmeyiz, soruşturma yapılmasına hiçbir şekilde engel olmayız. Nerede kimin hakkında iddia varsa üzerine gidilmeli, gerçek ortaya çıkarılmalı. Bu tür olaylara her zaman hazırız, her zaman da suç varsa, ihbar varsa en ince noktasına kadar araştırılmasını talep ederiz, biçim açımızdan bir endişe söz konusu değil.”
Yaklaşan yerel seçimler öncesi aday adaylık takvimini de açıklayan Arınç, 1 Ekim ile 1 Kasım tarihleri arasında müracaatların yapılması için karar alındığını söyledi. Kamu görevlileri içinse istifanın son gününü Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlediğini vurgulayan Başbakan Yardımcısı Arınç şöyle devam etti: “Bütün belediyelerin adayları genel merkez uygun gördüğünde açıklanacaktır. Çok geç olmamak kaydıyla uygun zamanda adaylarımızı açıklamamız bizce en doğru olanıdır. Bazı partiler adaylarını bugünden açıklayabilirler. 30 büyükşehir oldu. Mesela Muğla’yı düşünün. AK Partili bir aday bence bugünlerde açıklanmalı ki pehlivan gibi dolaşmalı ve Muğla’nın her tarafına siyaset götürmeli. Kendi açımızdan bunu düşünürüz, ama Bursa için böyle bir gereklilik yok bizim açımızdan. Bursa’da AK Partili bir belediye var. Şahıs kim olursa olsun Bursa bizim. Aday bolluğu yaşayan partiler olacaktır. Zorla aday gösteren partiler olacaktır, belki ittifaka gidecek partiler olacaktır. Bizim rahat olduğumuz yerler olduğu gibi önceden aday tespitinin faydalı olacağı yerler de olur. Türkiye’ye global olarak bakmak gerekir. Biz, hamd olsun başpehlivan gibiyiz. Kazanmak için çalışıyoruz. Şu anda bir sıkışıklık içinde değiliz. Mevcut adaylar içinde anketler dahil olmak üzere teşkilatın görüşleri alınmak suretiyle en son aday adayları arasında karar verilir. Bizim bugünden yarına ‘adayımız şu’ dememiz doğru olmaz. Genel merkezimiz ne zaman uygun görüyorsa isimler o zaman açıklanacak.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtülü adaya yeşil ışık yakmasına yönelik değerlendirmelerin hatırlatıldığı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir gazetecinin sorusu üzerine “Demek ki; CHP pakette kamuda başörtüsü serbestiyetiyle ilgili bir hüküm olduğunu biliyor. Biliyorlar da bilmezlikten geliyor.” dedi. Başörtüsünün yasak olmasıyla ilgili geçmişten beri konuşulmasına rağmen gelinen noktayı iyi bir nokta olarak değerlendiren Arınç, şöyle konuştu: “Hiçbir anayasa normu yoktur. Anayasa’nın hiçbir yerinde yorum yoluyla bile başörtüsünün yasak olduğuna dair bir madde bulamazsınız. En üst norm Anayasa normu olduğuna göre orada yok. Türkiye’de eski olsun yeni olsun hiçbir mevcut kanunda başörtüsünün yasak olduğuna dair yine hiçbir hüküm yoktur. Ancak 1983’te ve daha önceki bazı yönetmeliklerde özellikle kamuda çalışanlar açısından başörtüsü yasaktı. ‘Kamuda çalışan kadınlar başı açık şeklinde görev yaparlar’ şeklinde bir yönetmelik vardır. Bunun yanlışlığı da şudur; hiçbir yönetmelik kanun hükmüne aykırı olamaz. 1980 darbesinden sonra kamuda kılık kıyafetle ilgili bir düzenleme yapılmış. Bu sadece, başı örtmek veya açmakla da ilgili de değil. Erkeklerin bıyığı nasıl keseceğinden, üzerindeki kıyafetine kadar bir yönetmelik hazırlanmış. Mesela şapkayla ilgili bir kanun var. Rakamlarla ilgili var. Bunların pek çoğu anayasa içerisinde korunan kanunlar var. Dedelik, şeyhlik, ağalık, paşa da dahil olmak üzere kanunda var fiilen uygulanmıyor. Özellikle kamuda çalışan memurların mutlaka şapkayla örtülmesi lazım. Mesela 1980’li yıllarda başımıza silindir şapka takarak, bu kanunu protesto ettik. Bu garipliklerin ortadan kaldırıcı bir düzenleme yapacağız. Üniversitede kılık kıyafet serbestliği kanunun dışında çözülmesi lazım. Bu bir anlayış, uzlaşmadır. Çok şükür son geldiğimiz noktada buna en çok şiddet gösteren CHP, üniversitelerde kılık kıyafetlere karışılmamasını söyledi.”
“GENEL AHLAKA AYKIRI OLMAMAK KAYDIYLA KIYAFET SERBESTİYETİNİ GETİRECEĞİZ”
Demokratikleşme paketinde kamuda başörtüsü serbestiyetinin olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, başörtülü kadınların Parlamento’ya milletvekili olarak girebilmesi gerektiğini kaydetti. Bu konuda kanuni düzenlemeye gerek olmadığının altını çizen Arınç, şöyle devam etti: “Eğer her zaman buna karşı çıktığını, laikliğin elden gideceğini, irticanın hortlayacağını söyleyen, 2008’de 411 milletvekilinin el kaldırmasıyla yapılan Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettiren CHP, artık o eski günleri geride bırakmış, ‘Niye olmasın’ noktasına gelmişse bir kanuni düzenlemeye bile gerek yoktur. Bu konuda MHP ve BDP’nin kılık kıyafetle ilgili hiçbir yasaklama istemediğini biliyoruz. CHP’den bazı vekillerin sözlerine bakarsak; Atilla Kart olabilir demişti. Engin Altay ‘o kendi düşüncesidir’ demiştir. Haluk Koç, ‘Laiklik yara alır, böyle saçmalık olmaz’ demiştir. Bunların düşünceleri çok önemli değil, peki genel başkanları ne diyor? O’nun topu taca atma gibi adeti var. Ana konuya karşıdan girmeden, çok açık, net fikrini söylemeden başka şeylerle meramını anlatmaya çalışıyor. ‘Biz kimsenin kılık kıyafetine karışmayız’ diyor, siz buradan seviniyorsunuz, ‘acaba yeni bir düzenleme mi?’. Arkasından ekliyor; ‘bazı kurumların da kedi kuralları var, ona da uymak gerekir. İki arada bir derede. CHP tavrını net olarak açıklarsa ‘evet’ olabilir. ‘Özgürlükler sağlanmalı’ derse düzenlemeler sadece yönetmelik üzerinde yapılacak.”
Konsensüs ile bu tür tartışma konularının tartışma konusu olmaktan çıkacağına dikkat çeken Arınç şunları ekledi: “1999 seçimlerinde ben de milletvekili idim. Merve Kavakçı aday oldu. İtiraz edilmedi. Milletvekili seçildi, itiraz edilmedi. Parlamento’ya geldi sırasına oturdu, protesto başladı ama ‘dışarı’ diyenler bugün dışarıda kaldı. Gerçi ‘dışarı’ diye bağıranlar şimdi dışarıda kaldı. O kara tablo Parlamento’da yaşanmamış olsaydı bugün bunları konuşmamış oluyorduk. Baş örtüsü denildiğinde hemen Anayasa Mahkemesi’ne giden, hemen irtica tehlikesini ortaya koyan, hemen laikliği ortaya atan bir CHP, yeni bir CHP ise ve özgürlükler noktasında bunları sorun yapmayacaksa, genel başkanın ağzından iki cümlelik bir şeyi duymak mümkün olabilir. Öyle olursa kamuoyunda, siyasi partiler bu konuda tavırlarını ortaya koymuş olarak büyük bir rahatlama sezilebilir. Ama biz, bu yasaklamaların, yönetmelik ve yönergelerle ortaya koyanların, bu yönetmelik ve yönergelerini büyük ölçüde ortadan kaldıracağız. Herkesin genel ahlaka aykırı olmama kaydıyla kıyafet serbestiyetini biz inşallah getirmiş olacağız. Bunu diğer siyasi partilerin desteklemesi halinde Türkiye’de kavgasız bir barış ortamı meydana gelebilir.”